Yapılandırma Ne Demek Psikolojide? Biraz Ciddiyet, Bolca Espri
İzmir’in sıcak sokaklarında yürürken, aklımda her an bir fıkra ya da espri yapmak vardır. Hani derler ya, “İçindeki çocuğu kaybetme” diye, ben de o çocuğu kaybetmedim, hatta bazen biraz fazla ortaya çıkarıyorum. Ama bir yandan da hayatı fazla ciddiye alıp, her şeyin altında bir anlam arayan, “Acaba bu gerçekten ne demek?” diyen bir tarafım var. Öyle ki geçenlerde arkadaşım bana dedi ki: “Ya sen hep espri yapıyorsun, bir dakika dur, gerçekten ne hissettiğini düşün!” Cevabım ne oldu? “Hah, işte tam olarak şu an düşündüğüm şey psikolojideki ‘yapılandırma’ olayı olabilir.” Tabii, o an biraz havalı bir cevap vermiş oldum ama içimdeki felsefeciyle de yüzleşmiş oldum.
Hadi gelin, “Yapılandırma”nın ne demek olduğunu ve psikolojide nasıl kullanıldığını, biraz daha basitleştirerek, hem komik hem de eğlenceli bir şekilde açıklayayım. Hazır mısınız?
Yapılandırma Nedir?
Şimdi, bildiğimiz klasik psikoloji derslerinden birine dönüş yapalım. Yapılandırma, aslında bizim dünyayı nasıl anlamlandırdığımızla ilgili bir kavram. Yani, başımıza gelen olayları, bilgileri ve duyguları, zihnimizde belli bir düzene sokarak anlamlandırmamız. Kısacası, kafamızdaki karmaşayı bir tür “organize etme” süreci. Zihnimiz, sürekli gelen bilgilerle bir tür puzzle yapıyor. O anki bilgilerle, geçmişteki deneyimlerimizi birleştiriyor ve bir yapı oluşturuyor. Yani, psikolojideki yapılandırma, yaşadığımız olayları hem anlamaya çalıştığımız hem de bu anlamları zihinsel yapılarımızla ilişkilendirdiğimiz bir şey.
Ama, tabii, bunu biraz mizahi şekilde ele alalım. Mesela, bir gün sabah kahvemi içerken, kahvemin üzerinde minik bir köpük oluşmuş. Ben bu köpüğü gördüm ve anında şunu düşündüm: “Bu köpük, sanki hayatımın simgesi gibi… Ben de tam bu noktada kaybolmuş bir insanım, küçük bir köpüğüm, her an dağılabilirim!” İşte bu, zihnimde bir tür yapılandırma süreciydi. Kahve köpüğü, bana içsel kaybolmuşluğumu simgeliyor. Ama mesela arkadaşım bakar ve der ki: “Bu köpük, sadece kahvenin doğal bir sonucu, fazla dramatize etme.” O an fark ederim ki, her şeyin anlamı tamamen benim kafamdaki yapıya göre şekilleniyor.
Yapılandırma ve Sosyal Hayat
Gel, şimdi biraz da sosyal hayattan bir örnek vereyim. Geçen hafta, bir arkadaşımın doğum günüydü ve herkes eğleniyordu. Bizim grup, her zaman olduğu gibi biraz dağılmıştı. Birkaç kişi kalabalık içinde birbirini tanımıyor, bazıları telefonda, bazıları ise yalnızca yemek yerken etrafa gülücükler dağıtıyordu. Tam bu noktada ben de kendi kafamda “Bu kalabalığın içinde ben kiminle neyi paylaşıyorum?” diye düşünmeye başladım. Ve tabii ki, bu tür bir karmaşa zihnime göre şu şekilde yapılandı: “Bu kalabalık, tıpkı beynimdeki karmaşık düşünceler gibi. Herkes bir şeyler söylüyor ama kimse aslında birbirini anlamıyor.” O anda fark ettim ki, aslında yapılarımdan biri, sosyal etkileşimleri anlamlandırma çabasıydı.
Daha sonra, çok sevdiğim bir arkadaşım geldi yanıma ve dedi ki: “Ya, sen niye böyle melankolik oldun? Eğlenmeye gelmedik mi?” Ben de içimden “Evet, tabii ki, ama ben bu kalabalığı daha derinlemesine, çok daha anlamlı bir şekilde yapılandırıyorum. Ne yapayım?” diyerek, gülümsedim.
İç Ses: Bir Yıkım!
Ve işte geldik iç ses meselesine. Yapılandırmanın etkisi tam da burada devreye giriyor. Yani, bazen kafamızda düşündüğümüz her şey, gerçeklikten tamamen kopuk olabiliyor. Ben bir gün mesela, bir arkadaşımın bana söylediği basit bir “Hadi gel bir kahve içelim” cümlesiyle ilgili saatlerce düşünmeye başladım. “Acaba bu kahve daveti bir anlam taşıyor mu? Hani ya bu bana bir şey anlatmak istiyorsa? Ya da aslında sadece canı sıkıldığı için davet ettiyse?” Gecenin sonunda, ben “Kahve içmek” eylemini tam 12 farklı psikolojik katmana bölmüştüm. Bütün bunları iç sesimle analiz ettiğimi fark ettiğimde ise “Yani, her şeyin anlamını kafamda yapılandırırken, gerçeklikten ne kadar kopuyorum!” diye düşündüm. Ama bir yandan da kendi kendime güldüm. Çünkü her şeyin anlamı kafamızdaki yapıya göre şekilleniyordu.
Yapılandırma ve Olumsuz Düşünceler
Yapılandırma, bazen olumlu sonuçlar doğurduğu gibi, bazı anlarda da olumsuz düşüncelerle boğulmamıza sebep olabiliyor. Örneğin, geçtiğimiz günlerde bir arkadaşım bana mesaj attı ve dedi ki: “Ya, bu hafta seni daha çok görmek istiyorum.” Ben de cevaben hemen şunu düşündüm: “Aman tanrım, acaba ben gerçekten o kadar önemli miyim ki, bir insan beni bu kadar görmek istesin? Belki de sadece boş bir sabah zamanı!” Zihnim, “görmek” eylemini o kadar fazla analiz etti ki, basit bir cümle bile benim için dev bir anlam kazanmış oldu. İşte bu noktada yapıyordum, tam olarak yapılandırıyordum.
Sonuç olarak, psikolojide yapılandırma, dünyayı ve olayları anlamaya çalışırken zihnimizin nasıl şekil verdiğini anlatan bir süreç. Kimi zaman bu düşünceler bizi çok derinlere sürüklüyor, kimi zaman da çok komik hale geliyor. Ama gerçek şu ki: Zihnimiz, her şeyi kendi yapısına göre şekillendiriyor. O yüzden arkadaşlar, bir dahaki sefere kahve içmeye davet edildiğinizde, hiç kafanızı karıştırmayın! Gerçekten sadece kahve içiyorsunuz… Ya da belki de, bir kahveyle evrenin anlamını çözüyorsunuz! Kim bilir?